Osteopati, vücuttaki sistemlerin tüm fonksiyonlarını göz önüne alır. Tedaviyi ona göre planlar ve uygular. Klasik tıpta anjin olduğumuz için hastayız deriz ama osteopatide bu anlayış farklıdır. Hasta olduğumuz için anjiniz. Çünkü anjin yapan bakteriye insan sürekli maruz kalmasına rağmen, hastalanmamaktadır. Ne zaman ki vücutta görevli yapılar fonksiyonunu yerine getiremez, hastalık ortaya çıkar. Algıdaki bu farklı yaklaşım tedavi yönteminde de benimsenmiştir.
Bunlar;
1. OTOREGÜLASYON (Kendi Kendini İyileştirebilme Yeteneği)
Osteopati, kişinin her zaman kendi kendini iyileştirebilme yeteneğine sahip olduğunu kabul eder. Beden kendini yenileyebilmekte, düzenlemekte ve onarmaktadır. Otoregülasyon dediğimiz bu mekanizmanın aksaması halinde, osteopatik yöntemler yeniden otoregülasyon sisteminin işlevini yerine getirmesine katkıda bulunur.
2. HAREKET
Vücuttaki tüm organ ve dokuların kendilerine özgü hareketliliği vardır. Hareketlilik olmadığı zaman dokular ya ölürler ya da fonksiyonlarını yerine getiremezler, hücre yenilenmesi ve metabolizması bozulur, osteopatik yöntemlerle kısıtlanma sebeplerinin giderilmesi gerekir.
3. STRÜKTÜR VE FONKSİYON (Vücut Dokusu & Fonksiyon İlişkisi)
Vücutta her yapı bir fonksiyona sahiptir. Örneğin hareket için gerekli olan strüktür kastır. Uzun süreli alçı ya da inmobilizasyon konturaktür; eklem sertliği, bağlar ve kaslarda kısalmalara neden olur. Dolayısıyla yapı(strüktür) fonksiyona uyum sağlamış olur.
4. SİRKÜLASYON
Kan dolaşımının olmadığı yerde hayat durur. Bir bölgede dolaşım kısıtlandığı takdirde dokular yeterince beslenemeyeceği için fonksiyonlarını yerine getiremez hale gelirler. Zayıflar, dejenere olurlar, sonuçta hastalık ortaya çıkar.
Osteopati bu prensiplerden hareketle; organ ve dokuların fonksiyon bozukluklarında bütüncül bir yaklaşım içerisinde, otoregülasyon sistemini harekete geçirerek, düzeltme ve dengelemeyi sağlar.